Öncelikle aşağıdaki satırları yaklaşık iki hafta önce karalamaya başlamıştım. Bazı teknik nedenlerden dolayı yayınlamak anca bugüne nasip oldu. Tabi gün bu gün olunca bazı gelişmeler içeriğe yönelik değişikliklere neden oldu; ancak özü, amacı, hikayesi hep aynı kaldı. Doğa kaldı. Artvin kaldı. Artvinli kaldı...
Artvin; dağların arasında yamaçların düzlüklerindeki, yamaçlarda nasıl düzlük olur onu siz hayal edin, şehir. Artvin; insanından çok doğasının, doğasından önce insanının konuşulduğu şehir. Artvin; zorlukla mücadelenin, zorluklara hükmetmenin, hükmederken her şeye rağmen mutlu olmanın, okuyabilmenin, okutabilmenin, en önemlisi huzur ve sükunetin şehri. Artvin; daha on yıl önce Türkiye'nin en çok okunan ulusal gazetelerinde "Kapısına Kilit Vurulmayan İlçe" haberinin yapıldığı şehir. Artvin; "tanıtım ve imkan olsa Alp'lere gidenler Kafkasöre gelir", "Mersivan yaylalası varken Davos da neymiş" dedirten, denilen şehir.
Artvin denince aklınıza gelen ilk üç özelliği; doğal güzellikleri, güvenli şehir olması ve insanların okur yazar oranları gelen bu şehir yaklaşık 30 yıldır ki bazen zirve yapan, bazen sessiz ama kararlı bir mücadelenin içinde. Bu mücadelenin adı "Artvin'in üstü altından değerlidir". Bu slogan öyle basit bir slogan değil aslında. Biraz kelimelerin altındaki manaya yoğunlaşsanız tam Artvin'i, Artvin insanını yansıtıyor.
Engin Güven
Ankara
Artvin denince aklınıza gelen ilk üç özelliği; doğal güzellikleri, güvenli şehir olması ve insanların okur yazar oranları gelen bu şehir yaklaşık 30 yıldır ki bazen zirve yapan, bazen sessiz ama kararlı bir mücadelenin içinde. Bu mücadelenin adı "Artvin'in üstü altından değerlidir". Bu slogan öyle basit bir slogan değil aslında. Biraz kelimelerin altındaki manaya yoğunlaşsanız tam Artvin'i, Artvin insanını yansıtıyor.

Son günlerde yaşananlara daha sonra değinmek şartı ile bu maden işinin niçin mücadeleye döndüğünü şöyle bir Artvin gözünden hatırlayalım. Artvin'in, Artvin'linin bu konuda çok acı tecrübeleri var. Koruyamadığı kaynakları, gözleri önünde yok olan doğası, halen dahi atıklarından dolayı zarar vermeye devam Murgul Bakır tecrübesi var. Artvin'de maden çıkarılacağını duyan biri zaten bir kere Murgul'a gitse sakın bu bölgede maden filan çıkarmayın der. Bırakın altını siz bakır çıkarırken bile bir ilçeyi bir ilçenin doğasını bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde yok etmişsiniz, maden sizin neyinize der. Murgul'da Bakır madeni faaliyetleri bunca yıldır kapalı olmasına rağmen halen dahi halkın doğasını, içtiği suyu, soluduğu havayı etkilemekte. Murgul çok acı bir tecrübe olarak Artvinlinin gözleri önünde dururken Artvinliye maden aramak demek açıktan küfür etmek.
Tamam imkanlar, o dönem ki bilinç seviyesi, ülkenin ekonomik durumu, doğaya yönelik politakarın bilinçsizlikleri deyip Murgul'u bir kenara koyalım. Olan oldu, tecrübe ettik, tekrarı olmaz diyenlere inanalım; ama Artvinlinin gözünün önünde başka acı tecrübeler de var. Yapılan barajlar var mesela. Doğaya zarar vermeyeceği taahhüt edilen, su hakkı korunacak denilen barajlar. Bu barajlar bugüne kadar yok ettiği ağaçlar, doğal güzellikler, içine alarak terk ettirdiği irili ufaklı yerleşim yerleri, meraların yanı sıra bir ilçeyi, bir ilçenin hatıralarını, anılarını, dününü de tüm mücadelelere rağmen yok etmektedir. Sadece barajlar değil ki. HES denilen ve dereleri talan eden uygulamalar da orada Artvin'de, Artvinlinin gözü önünde durmaktadır. Yani Artvin'de bunca acı tecrübe gözler önünde iken, bugün yapılanlar dün yapılanları tekrar ediyor iken, dünün zorlukları yarınları da çıkmaza sokarken hiç bir Artvinliyi kağıt üstündeki taahhütlerle Artvin'e tepeden hükmeden Cerattepede maden çıkarmaya ikna edemezsiniz.
Artvinlinin elindeki en değerli şeydir doğa. Artvin'de resmi adı "boğa güreşi festivali" olan festival bile "Boğaların değil doğaların festivali" diye anılır, zikredilir. Artvin'in göz bebeğidir suları, dereleri, vadileri. Artvin yaylalar, endemik bitkiler, iğne yapraklı çam ormanlar cümbüşüdür. Siz böyle bir şehrin, şehirlinin rıza göstermediği, ortaya çıkan manzaraları gördükçe içinin kan ağladığı doğasını, dersini, suyunu, bitkisini, yöresini ilçesini aldınız, almaya devam ederken bugün can damarını da istiyorsunuz farkında değilsiniz.
Evet Cerattepe Artvin şehir merkezi için çok önemli bir nokta. Şehrin üstündeki konumuyla havasının, suyunun, doğasının temeli Cerattepe. Cerattepeye dokunmak halkın doğasına dokunmak, havasına dokunmak demek. Cerattepeye dokunmak içme suyuna dokunmak demek. O yüzden Cerattepeye dokunmak Artvin'e dokunmak demek. Öyle de oldu, oluyor olacaktır.
Artvin halkı yıllardır kendi rızası olmadan yapılan tüm yaşanmışları, başka yerlerdeki kötü tecrübeleri gözler önüne sererek yaklaşık 30 yıldır ki durun diyor. Artvin'e kıymayın diyor. Artvin'i bizden almayın diyor. Bazen mahkeme salonlarında hukuk mücadelesi ile bazen Ankara'daki bürokratların koridorlarında ikili ilişki samimiyetiyle, meclis salonlarında politika üretmekle, hükümet organlarının önünde derdini anlatmakla mücadele etti bu halk. Ama hiç bir zaman şanına şöhretine Artvin adına yakışmayan bir görüntüye sebep olmadı. Hukuk dedi, hak dedi, doğa dedi, su dedi hep olması gerekeni söyledi. Vardı tabi arada "istemezuk"cular ama Artvinli hiç bir zaman devletiyle karşı karşıya gelmedi. Vardı tabi rant peşinde koşanlar, ellerini ovuşturanlar ama Artvin hiç bir zaman job sesi duymadı. Artvinli tamam ülkemizin ekonomik durumu ortada, tamam maden hele altın çok önemli bir kaynak; ama Artvin'i yok edecek adımlar atılıyor lütfen bunun farkına varın dedi. Artvinli derdimiz madeni çıkarmayın yer altında öylece kalsın demedi, demiyor, yaklaşımlar biraz daha yapıcı olsa idi demeyecekti. Artvinli daha gelişmiş teknolojiler Artvin'i, doğasını, suyunu, havasını, can damarlarımızı koruyarak madeni ekonomimize katalım dedi, diyordu; ama ne oldu nasıl oldu ise son haftalarda özellikle Artvin'in, Artvinlinin hak etmedi müdahaleler olmakta, Artvinliye yakışmayan manzaralar, hakaretler, durumlar oluşmakta.
Ben Artvinli biri olarak Artvin'le yaşayan biri olarak en karanlık günlerde bile Artvin'de joblu gazlı müdahale ne duydum ne gördüm. Ama birkaç haftadır ki tüm haber kanallarında böyle görüntüler yer almakta. Son günlerde yaşananları Artvin'le Artvinliyle bağdaştırmak benim hafzalama sığmıyor. Haklı bir davanın mücadelesi değil yaşananlar / yaşatılanlar. Artvin'i savunma koruma değil söylenenler / söyletilenler....
Tamam neresinden tutarsanız tutun halka rağmen yürüyen, inatla süründürülen, halkın taleplerini görmezden gelen bir maden inatlaşması var ortada. Bir ili, ilin halkını yok sayan bir yaklaşım bunun adı. Ama son günlerdeki mücadele görünümlü savunma mekanizması ortada konuşulan. Artvin'de açıldığı iddia edilen pankartlar sosyal medyada paylaşılan. Artvin'e, hiç bir Artvinliye ait olmayan / olamayacak anlar var ortalıkta. Hele bir görüntü var ki canlı yayın görüntüsü, içler acısı. Bir haber kanalına konuşan Artvin temsilcisi yayını bile zor durumda bırakan, spikerin uyarmasına neden olan "kına yakmaktan"dan "bela okuma"ya varan ifadelerle kameralar önündeydi.
Maden mühendisi değilim ki madenin teknik konuları hakkında yorum yapayım, çevre mühendisi değilim ki çevreye zararlarını önleyecek önerilerde bulunayım, hukuk alimi değilim ki ortada olan ihaleleri, hukuk kararlarını yorumlayayım. Artvinli olmaktan gurur duyan, doğasına hayran olan, insanıyla övünen, sükuneti için çabalayan sade bir vatandaşım altı üstü. Ama şunu biliyorum ki ortada iki uç görüşü savunan madencilerin, ortada iki uç durumu ifade eden çevrecilerin, ortada konumunun çıkarlarına göre yorum yapan hukukçuların ifadeleri ile karıştırılmış bir şehir var.
Ben sükunet şehri Artvinin bu yapılanlara layık olmadığını haykırıyorum. Ben okumaktan yazmaktan, okur yazar oranını ile övünen bir şehrin eksik, yanlış, hatalı bilgilendirildiğini, fikirlerinin kala alınmadığını düşünenlerdenim. Ben devletine karşı olmamış bir şehrin devletle karşı karşıya getirmek şehrin geçmişine ihanet olduğunu düşünenlerdenim.
Aslında yapılacak olan şey basit. Maden defterini hukuk süreci tamamlana kadar değil Artvin'i, Artvinliyi, suyunu, çevresini, doğasını koruyacak kollayacak alt yapıyı oluşturana kadar kapatmaktır. Artvin'e bu güne kadar yaşatılan acı tecrübeleri Artvinlinin zihninden silmektir acil olarak yapılması gereken. Dereleri sularına kavuşturmak, doğaları çiçeklerine, ormanları ağaçlarına, yok olan yerleşimleri hayata kavuşturmak gerekir ilk önce. Almanya'dan PeKaKa'ya kadar çeşitli teorileri dillendirip sadece geleceğini korumak adına mücadele edenleri kutuplaştırmamak, zan altında bırakmamak gerekir önce. Artvin'le barışmak lazım acilen yani. Artvinliye el uzatmak, derdini dinlemek tereddütlerini gidermektir yapılması gereken. Artvin'e boğaları gibi doğaların da yarınlarda Artvinle anılacağının garantisini göstermektir olması gereken. Korku dolu sinelere kesin teminat ve çalışmalarla su serpmektir yani beklenen. İşte o andan o günden sonra Artvinli kendi elleri ile sizi Cerattepeye çıkaracak madenin kapılarını açacaktır emin olabilirsiniz.
Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder