Bugün 11 Şubat. Aslında bir tarih 11 Şubat, öncesini sonrasını bilemediğimiz zaman içinde bir an, bir gün. 11 Şubat, kimileri için bir hatıra, bir özlem. Kimileri için acı, keder, bir son, öyle bir son ki geride kalanların dimağlarından silinmeyen gözyaşı. 11 Şubat, benim için ise bir başlangıç, doğum, gözlerini dünyaya açmış olmanın adı.
11 Şubat 1983’te başlamış benim için hayat denilen anların başlangıcı. Başlar başlamaz önce acı çekmeyi öğrenmişim herkes gibi, doğar doğmaz ağlattıklarına göre. Düşmeyi öğrenmişimdir sonrasında. Kalkmaya çalışırken düşmeyi. Belki sadece düşmemişimdir. Öğrenmişim ama bir şekilde düşmeden ayağa kalkmayı. Belki de ilk sevincim budur, bu başarıdır herhalde ilk sevinmeyi öğrendiğim an. Kim bilir alkışlamışımdır belki de kendimi, ya da ağlamakla gülmek arasında tam anlamlandırılamayan sesler çıkarmışımdır herkes gibi.
Gülmeyi öğrenmişim ama zamanla. Ağızları kulaklarına varırcasına güldüğümü de hatırlarım. Ya da gülmekten kıvrandığım anları. Hayat sonuçta, nasıl düşmemeyi, düşmeden ayakta durmayı, ayakta dururken adımlar atmayı öğretti ise gülmeyi de öğretti. Her attığımız adım güldürmedi belki ama gülmek önemliydi çünkü doğarken ağlatmışlardı zaten. Ağlamak kader olmasın diye gülmeyi öğrenmeli insan.
11 Şubat tam 33 yıl öncesinin başlangıç günü. Dünyadan bihaber ruhun bedenin dünyayla tanışma günü. Bugünden 33 yıl öncesine bakınca anlamlandırılamayan bir iç sevincin sebebi belki; ama bugün ki 11 Şubat 33 yıllık birikimin muhasebesi. Yaşanmışların hikâyesi. Yaşatılanların yansıması, yaşattıklarımın sorgusu….
Acısıyla tatlısıyla, en güzel anlarından en kötü hatırasına kadar seneleri tek tek tüketmişiz. Eğer alnımıza tamamlamak yazılmışsa yeni bir senenin arifesideyiz. Madem arife madem yarın yeni bir ilk güneş, gün aydınlığı bugünde bırakmak lazım acıyı, derdi, kederi. Ayağa kalmak için çabalarken düşmeleri, kendi başına adım atarken yaşanılan burkulmaları, belki de atılan her adımda döktüğümüz, kırdıklarımızı bugünde bırakmak lazım.
Bizi dökenleri de bu günde bırakmak lazım. Kırgınlıkları unutmak, acıları silmek, hayal kırıklıklarını umuda çevirmek lazım belki de.. Yarın, yarın yeni bir sabah diyeceksek bugünü milat almalı. Ben de öyle yapacağım. Yarın, güzel yarınların ilk günü diyeceğim. Bugün arife diyeceğim ve arifenin tüm heyecanını iliklerime kadar yaşayacağım. Arifenin temizliğini yapacağım beynimde, ruhumda, kalbimde. Tertemiz bir yarına başlayacağım inşallah. Evet, evet ben bugün kendi sorgumu yapacağım. Yaparken de başarabilirsem geçmişe çizgi çekeceğim.
Unutacağım düştüğüm anları, unutacağım ağlamaları, unutacağım hayal kırıklıklarını. Ben unutacağım “kardeşim deyip abilik yapmayanları”, ben unutacağım “gözümün içine baka baka yalanlar söyleyenleri”, ben evet ben unutacağım “karşımda tüm sevimliliği ile oturup benim önümdeki ekmeği, hakkımı yiyenleri”. Ben unutacağım “yediğim tokatları”, ben unutacağım “gasp edilen koşturmalarımı, verilmeyen emeklerimin karşılıklarını”. Ben çoktan unuttum “içime akıttığım sitemlerimi, isyanlarımı”; ama eğer bir şekilde size dilendirdi isem kırgınlıklarımı lütfen, lütfen unutun kelimelerin manalarını.
Ben bugün düne ait tüm anılarımı yenileyeceğim. Yenilerken de yeni umutlara dâhil olmayan her şeyi sileceğim, acılarla helalleşeceğim.
Belki ilk adımlarımı attığım evden duyulmayacak sesim, belki gözümü ilk açtığım gökyüzü görmeyecek ama ben oralara helal edeceğim varsa hakkımı. Ayak bastığım topraklara, kokusunu içime çektiğim çiçeklere varsa helal edeceğim. Size karşı varsa tüm haklarımı helal edeceğim, evet bu satırları okuyan size. Ya da, ya da bir şekilde sesimi duyan, bir an bile olsa karşılaştığımız, beraber adım attığımız herkese, bende hakkı olabilecek, olduğunu düşünen her canlıya helal edeceğim hakkımı ki herkese, her şeye varsa gönülden helal ettim.
Var olan ve varlığına şükrettiğimiz mutluluklarımızın arttığı daha güzel yarınlara….
11.02.2016
Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder